22.06.2016

Onbir Ayın Sultanı Ramazan

ONBİR AYIN SULTANI RAMAZAN

05 Haziran 2016 tarihi itibariyle ilk teravih namazlarımız kılarak ve müteakip günde de ilk oruçlarımızı tutarak bir kere daha on bir ayın sultanı olan Ramazan-ı Şerife erişmiş olduk. Allah’a sonsuz hamdü sena olsun, salatü selam O’nun sevgili elçisine; âline ve ashabına olsun!

Hz. Peygamber(s.a.v.), Şaban ayının son gününde, yani ramazan ayının bir gün öncesinde bir hutbe irad ederek ashabına şöyle seslendiler: “Ey insanlar! Pek yüce ve hayrı pek çok olan bir ay'ın gölgesi üzerinize düştü. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı ise nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ay'ıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ve paylaşma ayıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır… O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. " (Sahihu İbn-i Huzeyme)

Hz. Peygaber(s.a.v.)’in irad ettiği bu hutbeden de anlaşılacağı üzere Ramazan ayı, biz inanan kullar için ayların en hayırlısı ve onların en üstünüdür. Çünkü Ramazan ayı, on bir aya örneklik teşkil edecek ve onları da ramazanlaştıracak manevi bir yapıyla dizayn edilmiştir. Bu özelliği sebebiyle ramazan ayı, on bir ayın sultanı olduğu kadar aynı zamanda onların bir prototipi; ilk örneğidir. Bu sebepledir ki “Müslümanın bir ayı nasıl olmalıdır?” sorusunun cevabı en başından bellidir; tıpkı ramazan gibi olmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “Allah’ın Rasûlü hakkı için yemin ederim ki, Müslümanlara Ramazandan daha hayırlı bir ay bir ay verilmedi… Zira Müslümanlar onda ibadete güç kazanır.” (Müsned) mealindeki hadisi esasen Ramazan ayının bu yönüne dikkatlerimizi çekmeye yöneliktir.

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır... (Bakara, 2/185) ayetiyle de ifade edildiği üzere Ramazan ayı, Kur’an ayıdır. Kerim kitabımız Kur’an, bu ayda indirilmeye başlanmış ve 23 yıllık süre zarfında indirilen sureler her yıl bu ayda bu günkü mukabele geleneğinin de esası olan arza usulüyle okunmuştur.

Ramazan ayı oruç ayıdır.  Tam bir irade ve sabır eğitimi olan, nefsin bitmek ve tükenmek bilmeyen sınırsız isteklerine gem vuran ve bu yönüyle tam bir kalkan olan oruç, “Sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.” (Bakara, 2/185) mealindeki ayet-i kerime ile bu ayda Müslümanlara farz kılınmıştır. Oruç ibadetinin karşılığını ne sağımızdaki solumuzdaki değerli yazıcı melekler takdir edebilir ne bir başkası. Onun mükâfat takdiri sadece Allah’a aittir. Çünkü oruç, Allah’ın rızası dışında hiçbir gaye ve hedef gözetilmeksizin, yani riya bulaştırılmaksızın eda edilen yegâne ibadettir. İşte ramazan ayı, bu nadide ibadetin ev sahibidir.

Ramazan ayı, namaz ayıdır aynı zamanda. Zira bu ayın orucundan önce, cemaatle kılınan ender nafilelerden biri olan teravih namazı karşılar bizi ve en başından en sonuna kadar tüm ramazan gecelerinde bizi namazda kılar. Hz. Peygamber(s.a.v.)’in bazen gecenin üçte birine kadar, bazen gecenin üçte ikisine kadar ve hatta bazen sahuru neredeyse kaçıracağı bir vakte kadar uzun uzun teravih kılması ramazan ayının bu özelliğini ön plana çıkarmaktadır. 

Ramazan ayı, sadaka ayıdır. Zira bu ay bize, kalan on bir ayda da sadakaya sadakati öğretir. “Sadakanın en üstü ramazan ayında verilenidir” buyuran Hz. Peygamber(s.a.v.) bu ayda diğer aylarda olduğundan daha fazla cömert olurdu. Öyle ki yağmurun önündeki rüzgârdan daha cömert davranır ve kendisinden her ne istenilirse onu verirdi. Ramazan ayında sadaka vermeyi Ümmetinin ihtiyarına ve insafına terk etmeyen Hz. Peygamber(s.a.v.), zengin-fakir, büyük-küçük ayırımı olmaksızın hal-i hayatta olan her kişi adına yaratılışın zekâtı olarak ta adlandırılan fıtır sadakasını bu aya mahsus alarak emretmişler ve mecburi hale getirmişlerdir. Böylece sosyal refahın, mecburi yardımlaşma örneği olan fıtır sadakası üzerinden, toplumun en kılcal damarlarına kadar nüfuzunu sağlamışlardır.

Ramazan ayı itikâf ayıdır. “Akıl bâliğ olan bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet niyetiyle bir süre durması”  anlamına gelen itikâf, müslümanın mescitle ünsiyet ve Allah ile vuslat pratiğidir. Yeryüzünde Allah’a en sevimli olan yerler mescitlerdir. Çünkü Mescitler, Allah’ın adının anılmasına tahsis edilmiş eşsiz mekânlardır. Bu mekânlarla müslümanın ünsiyeti sadece cemaatle kılınan namazlarla sınırlı olmamalıdır. Zaman zaman dünya meşgalelerinden uzlete çekilerek buralarda Allah ile baş başa kalmak gerekir. Hz. Peygamber(s.a.v.)’in, özellikle ramazan ayının son on gününde Mescid-i Nebevî’de itikâfa girmesi bunun pratiğinden başkaca bir şey değildir.

Ramazan ayı inatçı ve azgın şeytanların zincire vurulduğu aydır. Bu sebeple mümin kullar, şeytanın sultasından en ziyade bu ayda azade olurlar öyle ki, bu inatçı ve azgın şeytanlar ramazan dışında nüfuz ettikleri kimselere bu ay içerisinde nüfuz edemezler.

Ramazan ayı mağfiret ayıdır. Bu ayda Allah’ın bağışladığı kulların sayısı hesapsız olsa gerek ki sevgili peygamberimiz(s.a.v.) “Ramazan ayına eriştiği halde bu ay çıkmadan önce onda bağışlanmayan kişi rezil rüsva olsun!” buyurmuşlardır.

Ailemize, ülkemize, milletimize, İslam âlemine hayırlar getirmesi temennisiyle Ramazan-ı Şerfininiz mübarek olsun!

                                                                                                           Derviş MAKAS

                                                                                                         Yumurtalık Müftüsü